Bilginin kürsüsünden hücrelerin karanlığına: Dr. Kasım el-Kasırdi Hakk’a yürüdü

Prens Selman’ın toplumun susturulması ve mutlak itaat stratejisi politikası ile sivil toplumu dağıtma ve her türlü entelektüel ya da dini bağımsızlığı bastırma stratejisi kapsamında tutuklanan Dr. Kasım el-Kasırdi cezaevinde Hakk’a yürüdü

Bilginin kürsüsünden hücrelerin karanlığına: Dr. Kasım el-Kasırdi Hakk’a yürüdü

Suudi Arabistan'da düşünce suçlularına yönelik ağır ihlalleri hatırlatan bir olayda, insan hakları örgütleri ve muhalifler, akademisyen ve vaiz Dr. Kasım el-Kasırdi’nin, ülkenin güneyindeki Abha kentindeki İstihbarat Cezaevi'nde hayatını kaybettiğini duyurdu. Kasırdi, yaklaşık dört yıldır keyfi olarak tutukluydu ve kötü muameleye maruz kalıyordu.

Bu olay, Veliaht Prens Muhammed bin Selman döneminde “âlimler ve entelektüeller hapishaneleri” olarak anılan cezaevlerini yeniden gündeme taşıdı. Bu cezaevleri, tıpkı Suriye’deki kötü şöhretli Sednaya Cezaevi gibi, mahkumların ya ölü ya da fiziksel ve ruhsal olarak parçalanmış şekilde çıktığı yerler hâline geldi.

Bilginin kürsüsünden hücrelerin karanlığına: Dr. Kasım el-Kasırdi

Kasım el-Kasırdi, Kral Halid Üniversitesi’nde emekli öğretim üyesi ve Kur’an-ı Kerim ezberletme derneği “Teratil”in başkanıydı. 2021 yılında, Abha’daki entelektüellere yönelik geniş çaplı bir operasyon kapsamında tutuklandı. Suudi muhalif Said el-Gamidi’nin aktardığına göre, hakkındaki suçlamalar geriye dönük olarak uyduruldu. Bu suçlamalar arasında yıllar önce tutuklu olan şeyh Avad el-Karni’nin düzenlediği bir toplantıya katılması ve düşünce adamı Gazî el-Kusaybî’ye ait "Fitne Olmasın Diye" kitabını bulundurması yer alıyor. Yetkililer, bu kitabı muhalif düşünceye sempatinin kanıtı olarak gördü.

Yaşlı ve hiçbir şiddet ya da siyasi faaliyete karışmamış olmasına rağmen, Kasırdi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sağlık durumu nedeniyle yaptığı şartlı tahliye başvurusu reddedildi.

İnsan Hakları örgütü "Sanad", Kasırdi’nin ölümünün cezaevlerindeki kötü koşullar ve sağlık ihmali nedeniyle gerçekleştiğini belirtti. Bu ölüm, son yıllarda benzer koşullarda hayatını kaybeden birçok tanınmış Suudi mahkumun ardından geldi.

Yavaş ölümün adresi: Suudi Sednaya’sı

Kasırdi’nin ölümü bir istisna değil; Muhammed bin Selman döneminde sistematikleşen baskı politikalarının bir parçası. Daha önce de insan hakları savunucusu Abdullah el-Hamid ve vaiz Musa el-Karni gibi isimler cezaevlerinde hayatlarını kaybetmişti.

Uluslararası insan hakları raporlarına göre, Suudi cezaevlerinde tutuklulara sistematik olarak tıbbi bakım sağlanmıyor, kötü muameleye ve hem fiziksel hem psikolojik işkenceye maruz kalıyorlar. Yetersiz beslenme, uzun süreli tecrit ve ihmal yaygın uygulamalar arasında yer alıyor.

Aktivistler bu cezaevlerini, Suriye’deki Sednaya Cezaevi’nin “Suudi versiyonu” olarak tanımlıyor. Suudi Arabistan’da Kur’an bilgisi, akademik unvan ya da barışçıl mücadele bile tutuklamalara engel teşkil etmiyor. Her türlü bağımsız ses, rejim için varoluşsal bir tehdit olarak görülüyor.

Toplumun susturulması ve mutlak itaat stratejisi

Bu baskı politikasının arkasında, Muhammed bin Selman’ın sivil toplumu dağıtma ve her türlü entelektüel ya da dini bağımsızlığı bastırma stratejisi yatıyor. 2017’den bu yana; âlimler, akademisyenler, yazarlar, ekonomistler ve hatta kraliyet ailesi üyeleri bile toplu şekilde tutuklandı. Ortak suçlama: “terör”, “devlet güvenliğini tehdit” ya da “düşman fikirlerle sempati”. Çoğu zaman bir kitap ya da düşünce toplantısına katılım bile suç sayılıyor.

Muhammed bin Selman, halkın özgür seslerini susturarak, tamamen kendisine bağlı bir “Yeni Suudi Arabistan” inşa etmeye çalışıyor. Bu sistemde, dini, siyasi ya da sosyal hiçbir tartışma kişisel sadakat çerçevesi dışında kabul edilmiyor.

Dr. Kasım el-Kasırdi’nin ölümü yalnızca bir mahkumun hayatını kaybetmesi değil; toplumun zorla susturulmasına yönelik daha karanlık bir geleceğin habercisi. Resmî medya karartması altında, uluslararası insan hakları kuruluşlarına bu suçları ifşa etme ve Suudi rejimine baskı yapma sorumluluğu düşüyor.

Aksi hâlde, bu baskılar sosyal patlamalara neden olabilir ve bunun şiddeti, bugünkü karar alıcıların tahayyül edemeyeceği düzeyde olabilir.

Kaynak: thelenspost.com