Ve Gazze açlıktan yavaş yavaş ölüyor / İbrahim Kızar
Gazze bombalanıyor, halkı açlıktan ölüyor; biz Müslümanlar ise sadece seyrediyoruz. Başımızdaki yöneticiler gaflette, halk konforuna düşkün. Gazze, gerçekleri yüzümüze vurdu; artık dua değil, beddua zamanı.

Seyretmeye devam ediyoruz Gazze’nin her gün bombalarla yerle bir edilişini, Gazzeli Müslümanların her gün yüzlercesinin öldürülmesini ve şimdi en son olarak açlığa mahkûm edilişlerini. Elli yedi Müslüman ülke, iki milyara yaklaşan sözde Müslümanlar olarak...
Seyrediyoruz, ne yazık ki seyrediyoruz. Gazze halkının yavaş yavaş, acı çeke çeke ölmelerini büyük çoğunluğumuz seyrediyor, ne yazık ki sadece seyrediyoruz.
Daha önce, başımıza bazen oylarımızla seçtiğimiz, bazen başımıza zorla geçirilmiş kral, başkan, emir ve sultanlara çok laf ettim, çok söyledim. Gazze ve Filistin imtihanıyla başımızdakilerin aslında bizden olmadıklarını, birçoğunun münafıkların başı İbni Selûl’ü geride bıraktığını yaşayarak gördük.
Devletler adına yapılan şiddetli kınama kararlarından, kritik görüşmelerden, telefon trafiklerinden, başkanların haber sunuculuğu yapmalarından hiçbir netice çıkmadığını, çıkmayacağını; bu yapılanların gaz alma/göz boyama olduğunu da yazdık.
Özetle, başımızdaki idarecilerin büyük çoğunluğunun bizden olmadığını, dünyaya şekil verme yetkisini kendinde gören sayılı birkaç azgın/zorba ülkenin uşaklığını yaptıklarını aynel yakin, gözlerimizle gördük.
En sonunda, bu ülkelerden bir kısmının Gazze’nin silah bırakarak siyonizme teslim olma çağrısı yaptıklarını ve bu tavırlarıyla Gazze’de yapılan katliam ve ablukanın açık ve net ortağı oldukları ortaya çıkmış oldu.
Artık kendileri için dua değil, beddua faslına geçmiş bulunuyoruz.
Bizler Müslümanlar olarak, başımızdakilerin ne mal olduğunu inanmak istemesek de yaşayarak gözlerimizle ne mal olduklarını gördük. Yani Gazze, gözümüzün önündeki bütün perdeleri ortadan kaldırdı, herkesin gerçek yüzü ortaya çıktı. Hamas’ın dediği gibi, büyük olduklarını zannettiklerimizin aslında büyük olmadıklarını gördük.
Bakıyorum da İslam dünyası, Müslümanlar olarak, en azından Yemen halkının yaptığı gibi haftada bir gün, bütün ülkelerde ve bütün şehirlerde büyük yürüyüş ve gösteriler yapmamız gerekmez miydi? Bu hususta Müslüman olmayan dünyadaki birçok ülke, Müslüman ülkelerden; gayrimüslimler, Müslümanlardan daha duyarlı.
Gayrimüslim ülkelere giden siyonistler kovulurken, tepkiyle karşılanırken; kendine "Müslümanım" diyenlerin bu hususta gayrimüslimlerin çok ama çok gerisinde kaldığını düşünüyorum.
Her ülkeden âlimlerin heyetler oluşturarak durmaksızın ülke ülke dolaşarak Gazze’yi gündemde tutmaları, devlet başkanlarından zoraki de olsa görüşme talep etmeleri gerekmez miydi?
Düzenli geliri olan bütün Müslümanların her ay ama her ay maaşından Gazze/Filistin için bir pay ayırması gerekmez miydi?
Belki söylediklerimizin bir kısmı yapıldı, yapılıyor; fakat Gazze yavaş yavaş açlıktan öldüğüne göre demek ki hiç yapmamış ya da yeteri kadar yapmamışız. Başımızdaki elbise giydirilmiş kütükler de bizi hesaba katıp harekete geçmiyorlar, harekete geçme ihtiyacı hissetmiyorlar.
İşin doğrusu, büyük çoğunluğumuz alıştığımız konforun/lüksün yok olmasından, elde ettiğimiz dünyalıkların elimizden gitmesinden, güvendiğimiz malların helak olmasından çekinip korkuyoruz. Hepimiz yapılması gerekeni biliyor ama hiçbirimiz bedel ödemek istemiyoruz. Başımızdaki elbise giydirilmiş kütükler de aynen bizim gibidirler. Onlardan hiçbiri sahip oldukları makamları kaybetmek istemiyor ve düştükçe düşüyorlar. Zaten "eşref" değillerdi, daha ne kadar "esfele" düşecekler bilmiyorum.
Ve Gazze, yavaş yavaş açlıktan ölmeye devam ediyor. Elli yedi Müslüman ülke, binlerce cemaat ve tarikat, iki milyara yaklaşan Müslüman nüfus seyrediyor.