Öğrenci gösterileri Avrupa demokrasilerinin iki yüzlülüğünü nasıl açığa çıkarıyor?

Avrupa’da Gazze’ye destek eylemleri bastırılıyor; Almanya ve Fransa'da öğrenciler ve gazeteciler gözaltına alınıyor, Batı’nın ifade özgürlüğü söylemi, Filistin meselesinde çifte standartla sınanıyor.

Öğrenci gösterileri Avrupa demokrasilerinin iki yüzlülüğünü nasıl açığa çıkarıyor?

Avrupa’nın göbeğinde, ifade özgürlüğü, demokrasi ve insan hakları sloganlarını dillerinden düşürmeyen ülkelerde, ahlaki ve siyasi ikiyüzlülüğün çarpıcı bir sahnesi ortaya çıkıyor. Berlin ve Paris’te, “itiraz hakkı” ve “sözün onuru” gibi kavramların doğduğu yerlerde, yalnızca Gazze’deki soykırıma sessiz kalmayı reddettikleri için öğrenciler tutuklanıyor, göstericiler bastırılıyor, sesini yükseltenler kovuşturmaya uğruyor.

Almanya: Öğrenciler baskı altında

Berlin’deki köklü Humboldt Üniversitesi’nde, Gazze’deki katliamları protesto eden ve Filistin yanlısı aktivistlerin sınır dışı edilmesini kınayan bir grup öğrenci Alman polisi tarafından gözaltına alındı. Polis üniversite binasına zorla girerek pankartları yırttı ve göstericileri tutukladı. Bu manzara, Almanya tarihinin karanlık sayfalarını yeniden hatırlattı.

Tüm bunların nedeni, sadece “Siz soykırıma ortak oluyorsunuz” demeye cesaret etmeleri ve “Tek bir devlet vardır: Filistin” ile “Direniş uluslararası bir haktır” yazılı pankartlar asmalarıydı.

Peki, hangi demokrasi, kelimelerden korkar ve öğrencileri silahla, yasayla susturmaya çalışır?

Fransa: Gazeteciler hedefte, dayanışmacılar sokakta

Paris ve Marsilya’da yüzlerce gazeteci ve aktivist, saldırıların başladığı tarihten bu yana Gazze’de şehit edilen 210’dan fazla gazeteciyi anmak ve protesto etmek için sembolik yürüyüşler düzenledi. Bu, modern basın tarihinin en kanlı sahnelerinden biriydi.

“Gazze: Yüzler, sadece sayılar değil” ve “Susmayacağız… Bu bir soykırımdır” sloganlarıyla öfkelerini dile getiren göstericiler, Batı’nın desteklediği İsrail savaş makinesinin kamerayla gerçeği kayda alan herkesi hedef almaya devam ettiğini vurguladı.

Avrupa’daki Filistinli Gazeteciler Sendikası Başkanı yaşananları “soykırım” olarak tanımlarken, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu da “dünyanın bilgi edinme hakkı benzeri görülmemiş şekilde tehdit altında” dedi. Ancak buna rağmen Avrupa hükümetlerinden ciddi bir tepki gelmedi.

Çifte standart: Ukrayna’ya destek, Gazze’ye baskı

Asıl çarpıcı olan ise, Ukrayna direnişine kapılarını sonuna kadar açan, Rusya karşıtı her protestoya izin veren bu sistemlerin, bugün Gazze’yle dayanışma içinde olanları bastırması. Polis gösterileri dağıtıyor, üniversiteler ve medya kurumları sansürleniyor.

Öyleyse ifade özgürlüğü seçici bir hak mı?

Ve mağdurlar, “siyasi olarak kabul edilebilir” bir türden olmadıkça hak ettikleri empatiyi göremiyor mu?

Vicdanın sesi susmuyor

Tüm baskı çabalarına rağmen, Batı’daki öğrenci ve gazetecilerin sesi hâlâ resmi sessizlik duvarlarını deliyor. Batı’nın yıllarca düşmanlarına karşı silah gibi kullandığı değerlerin ne kadar kırılgan ve sahte olduğunu gözler önüne seriyor.

Bugün artık açıkça görülüyor ki, Gazze ile dayanışma yalnızca ahlaki bir duruş değil, tüm Batı’nın samimiyetini test eden bir turnusol kağıdıdır.

Eğer Berlin’de soykırımdan söz etmek suç, Paris’te gazetecilerin hayatını savunmak “kışkırtma” sayılıyorsa, dünya gerçekten özgürlüğün yanında kimin durduğunu yeniden değerlendirmelidir.

Artık Batı’nın içi boş özgürlük söylemlerini kutsamayı bırakmanın ve hakikate, onu tanımlama imtiyazına sahip olanlara değil, kendisine sahip çıkmanın zamanıdır.

Kaynak: thelenspost.com