Ne zaman son bulacak / İbrahim Kızar
Gönlümüz Gazze, yüreğimiz Gazze...Soykırım sürerken, makam sahipleri hâlâ "kritik görüşme" peşinde. Sözleriniz boş, kınamalarınız kof, toplantılarınız oyalamadan ibaret. Gazze yanıyor, siz susuyorsunuz. Oysa izzet, sadece direnenlerindir.

Yazsak da yazmasak da gönlümüz Gazze, yüreğimiz Gazze, fikrimiz Gazze, zikrimiz Gazze, düşüncemiz Gazze.Gazze derken doğal olarak “direniş” diyoruz; Gazze derken “soykırım” ve “açlık” diyoruz.Gazze derken, ölüme meydan okuyan Allah erlerini ve cehenneme odun yuvarlar gibi zalimleri ateşe atan, kalbimize sevinç veren mücahitleri kastediyoruz.
Onlar görevlerini olağanüstü bir cesaret ve azimle yerine getirirken, yerle yeksan olası makam sahiplerine sormadan edemiyorum:
Bu hâl daha ne kadar sürecek?
Hiçbir işe yaramayan, "kritik" diyerek gizem katmaya çalıştığınız telefon görüşmeleriniz ne zaman son bulacak? Hiçbir işe yaramayan, "en şiddetli şekilde" kınamalarınız ne zaman bitecek?
Siyonist terör devletini destekledikleri apaçık ortada olan devletlerden hâlâ çözüm bekleyen o trajikomik çağrılarınız ne zaman son bulacak?
Uluslararası toplumu göreve çağırıp duran, herkesi oyalayan, boşuna enerji ve zaman kaybı olan şaşaalı toplantılarınız ne zaman sona erecek? Her kriz anında "bilmem kim devrede" diyerek toplumu oyalayan manevralarınıza daha ne kadar devam edeceksiniz?
Ben bir şey yapmazsam, sen bir şey yapmazsan, sizin “uluslararası toplum” dediğiniz, çoğu siyonizmin destekçisi ülkeler asla sadra şifa bir şey yapmayacak. Bunu siz çok iyi bildiğiniz hâlde, bu anlamsız çağrılara ne zaman son vereceksiniz?
Allah aşkına, geriye dönüp baktığınızda, en sert kelimelerle yaptığınız kınamalar bugüne kadar neyi değiştirdi? Siz konuşurken, siz kınarken, siz içi boş törenlerle meşgulken, siz "aile fotoğrafları" çektirirken; sizin "uluslararası toplum" diye çağrı yaptığınız o ülkeler sayesinde İslam coğrafyasında neler oldu hiç düşündünüz mü?
Yoksa hâlâ görüp görmezden gelmeye, “sıra bana gelmesin” diye içten içe sayıklamaya devam mı edeceksiniz?
O zaman birazını ben hatırlatayım: Son yirmi–yirmi beş yılda Sudan bölündü, Libya iç savaşta boğuldu, Irak’ın hâli ortada, Yemen her gün bombalanıyor, Lübnan teslim olmaya zorlanıyor, Suriye siyonist terör devletine altın tepsiyle sunulmuş durumda. İran büyük bir lokma olarak görülmesine rağmen, o da saldırı altında.
O yüzden soruyoruz: Daha ne zamana kadar bu acizlik ve ucuzluk sürecek?
Siyonist vahşiler hiçbir sınır tanımadan dört bir yana saldırırken, Gazze’de her gün yüzlerce kişi katledilirken, açlığa mahkûm edilirken; şerefli ve onurlu bir tavır ne zaman ortaya konacak?
Hiç kimse sizden Gazze’de savaşmanızı ya da silah göndermenizi beklemiyor. Ama arşı titreten bu çağrılara ilaç olacak çabayı, saldırıları durdurmak için gece gündüz çalışmayı da mı yapmayacaksınız?
Bunu yapabilirsiniz. Saldırıları durdurmak için kendini zerre kadar sorumlu gören tüm liderlerin, kralların, reis ve başkanların elinde yeterince imkân, malzeme ve güç var. Yeter ki gerçekten istesinler.
Ya şimdi, hemen şimdi izzetli bir tavır ortaya koyacaksınız…Yahut suskunluğunuzla, her geçen gün bir öncekini aratacak. Ve biz bunu ne yazık ki yaşayarak görüyoruz.
Çok iyi biliyor ve görüyoruz ki; İzzet ve şeref, eksiksiz ve noksansız şekilde direnenlerindir, direnişindir.
Kınayanların, "kritik telefon" görüşmeleri yapanların, "uluslararası toplumu göreve çağıranların" izzet ve şereften alacakları tek bir pay yoktur. Onlara ancak; bu dünyada da, ahirette de işe yaramayacak, sarı şeytanların ve "kurtarıcı" sandıkları siyonist hamisi devletlerin dostluğu vardır.
Allah'a emanet olun