HÜDA PAR'dan çifte vatandaşlık kanun teklifi çağrısı: Hükümet, derhal harekete geçmeli

HÜDA PAR Sözcüsü ve Milletvekili Serkan Ramanlı, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Meclis'e sundukları, çifte vatandaşlığa sahip olup soykırıma katılanların yargılanmasına dair kanun teklifinin üzerinden 1,5 yıl geçtiğini hatırlatarak hükümete derhal harekete geçilmesi çağrısında bulundu, vatandaşları da bununla ilgili başlattıkları imza kampanyasına katılmaya davet etti.

HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında partisinin çifte vatandaş soykırımcıların yargılanmasına dair kanun teklifine, köy boşaltmalarından doğan mağduriyetlere ve elektrik kesintilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ramanlı, “Hükümete, soykırım suçlarına karışmış katillerle ilgili derhal harekete geçmesi çağrısında bulunuyoruz.” dedi.

“Türkiye’de yaşayan ve çifte vatandaşlık sahibi olan bazı siyonistlerin Gazze’deki soykırım suçlarına katıldıkları bilinmektedir”

Siyonist terör rejiminin Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımın siyonizmi dünya halklarının vicdanında mahkûm ettiğini ifade eden Ramanlı, bazı ülkelerin, işgalci siyonist orduda görev alan katiller hakkında soruşturma açtığını belirtti.

Belçika, Fransa, Brezilya, Hollanda, Sri Lanka gibi bazı ülkelerin soykırım suçuna iştirak ettiklerinden şüphelenilen siyonistler hakkında soruşturmalar açtığını hatırlatan Ramanlı, “Bu tür durumlara karşı siyonist rejim, işgal toprakları dışına çıkacak askerler için uyarılarda bulunmuş; karşılaşabilecekleri hukuki süreçlere karşı nasıl davranmaları gerektiğine dair kılavuzlar yayınlamıştır. Türkiye’de yaşayan ve çifte vatandaşlık sahibi olan bazı siyonistlerin de Gazze’deki soykırım suçlarına katıldıkları bilinmektedir. Kesin sayı bilinmese de medyaya yansıyan haberlere göre bu türden kişilerin sayısı dört bin civarındadır. Kaldı ki çifte vatandaşlık statüsünde olup katliamlarda rol alanların bazıları, kişisel sosyal medya hesaplarından da kendi durumlarını paylaşmışlardır. Öte yandan Sumud Filosu kapsamında Gazze’ye giderken uluslararası sularda terör rejimince rehin alınan Türkiye vatandaşlarının tanıklıkları da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup terör rejimi saflarında yer alan katillerin varlığını gözler önüne sermiştir.” şeklinde konuştu.

“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup katillerin safında soykırım suçuna iştirak edenler hakkında gerekli soruşturmaları açıp yargılamak vicdan sahibi herkesin sorumluluğudur”

Çifte vatandaş statüsünde olup Gazze’de işlenen soykırım ve insanlık suçlarına iştirak edenlerin varlığı konusunda şüphe olmadığını ifade eden Ramanlı, şöyle devam etti:

“Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup katillerin safında bebek, çocuk, erkek, kadın ayırt etmeksizin soykırım ve insanlık suçuna iştirak edenler hakkında gerekli soruşturmaları açıp yargılamak, Türkiye’nin ve dolayısıyla vicdan sahibi herkesin sorumluluğudur. Bu aynı zamanda hem Filistinli soykırım kurbanlarına hem de insanlığa karşı bir vefa borcudur.”

Soykırım suçuna iştirak edenlerin Türkiye’de yargılanıp cezalandırılması hakkında 28 Aralık 2023’te Meclis’e sundukları kanun teklifini hatırlatan Ramanlı, TBMM Genel Kurulu gündeminde 158 sıra sayısıyla görüşülmeyi bekleyen kanun teklifinin aradan geçen bir buçuk yılı aşkın süreye rağmen gündeme alınmadığını belirtti.

“Siyonizm bağlantılı kişi ve gruplar konusunda dikkatli olunmalı”

Çifte vatandaş olup siyonist rejim saflarında soykırım ve insanlık suçlarına katılanların bir kısmının Türkiye’de yaşadığına dikkat çeken Ramanlı, “Bunlar normal zamanlarda bile siyonist rejimin sözde ordusuna katıldıklarında 'askeri eğitimlerin' yanı sıra siyonizm temelli ideolojik eğitimlerden de geçmektedir. 'Askeri' ve siyonist ideolojik eğitimlerden geçirilmiş olan bu siyonistlerin varlığı, Türkiye açısından ne denli bir güvenlik zafiyeti ve sorun oluşturacağını tahmin etmek güç değildir. Nitekim siyonist rejimin, İran’a saldırısı esnasında MOSSAD bağlantılı yerel hücrelerin ortaya çıkan yıkıcı faaliyetleri, çifte vatandaşlığa sahip Türkiye’deki siyonistlerin kritik zamanlarda oluşturacakları muhtemel tehdidin boyutlarını ele vermesi açısından önemlidir. Bu bağlamda hükümete, yerli gibi görünen siyonizm bağlantılı kişi ve gruplar konusunda dikkatli olması ve soykırım suçlarına karışmış katillerle ilgili derhal harekete geçmesi çağrısında bulunuyoruz.” dedi.

“Başlatmış olduğumuz imza kampanyasına destek vermeye davet ediyoruz”

TBMM Başkanlığı ve Meclis’te temsil edilen siyasi partilere seslenen Ramanlı, “1,5 yılı aşkın süredir görüşülmeyi bekleyen kanun teklifimizle ilgili zaman kaybetmeden harekete geçerek inisiyatif alınmalı ve yargılamaların önündeki engeller kaldırılmalıdır. Ayrıca soykırıma iştirak etmiş katillerin yargılanmasına imkân tanıyacak teklifimizin kanunlaşması için tüm halkımızı da bu yönde başlatmış olduğumuz imza kampanyasına destek vermeye davet ediyoruz. imza.hudapar.org linkini tıklayarak imza kampanyasına katılmamız, soykırım faillerinin serbestçe aramızda dolaşmalarına karşı bir itiraz ve hunharca katledilen masum insanlara karşı bir vefa göstergesi olacaktır.” şeklinde konuştu.

“Köy boşaltmalarına ilişkin zararların tazmininde eksiklikler hâlâ sürmektedir”

1990’lı yıllarda yaşanan terör ve çatışmalı süreçte Doğu ve Güneydoğu’da binlerce köyün boşaltıldığını belirten Ramanlı, bu dönemde birçok köyün yakıldığı ve on binlerce insan yerinden yurdundan edildiğini ifade etti.

“Aradan otuz yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, bu zorunlu göçlerin doğurduğu mağduriyetler tam anlamıyla giderilememiştir.” diyen Ramanlı, şöyle devam etti:

“Devletin en temel görevi, vatandaşına karşı işlenen haksızlıkları telafi etmek, mağduriyetleri gidermek ve adaleti tesis etmektir. Ancak köy boşaltmalarına ilişkin zararların tazmininde bir dizi eksiklikler hâlâ sürmektedir. Bu minvalde bir kısım davalar yıllardır sonuçlandırılmamış, karara bağlananların ise tazminatları 'ödenek yokluğu' gerekçesiyle bekletilmiştir. Bu durum, adaletin gecikmesi değil, fiilen engellenmesidir.”

“Köylerine dönmek isteyen vatandaşlar için kalıcı dönüş programları güçlendirilmeli”

Köy boşaltmalarından kaynaklı tüm zararların eksiksiz biçimde tazmin edilmesi gerektiğini ifade eden Ramanlı, “Sürüncemede bırakılan davalar bir an önce sonuçlandırılmalı, ödemeler gecikmeden yapılmalıdır. Ayrıca köylerine dönmek isteyen vatandaşlar için kalıcı dönüş programları güçlendirilmeli, ekonomik ve sosyal destekler artırılmalıdır. Bu yönde atılacak adımlar, yalnızca geçmişin yaralarını sarmakla kalmayacak, aynı zamanda yürütülmekte olan Millî Dayanışma ve Kardeşlik Projesini güçlendirerek kalıcı bir toplumsal barışın tesisine de vesile olacaktır.” şeklinde konuştu.

“Elektrik dağıtım hizmetinin tamamen özel şirketlerin eline bırakılması vatandaşın mağduriyetini derinleştirmektedir”

Son dönemlerde özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bazı illerinde artan elektrik kesintileri ve abonelere kesilen ağır para cezalarının elektrik dağıtım hizmetinin özelleştirilmesi konusunu yeniden gündeme getirdiğini belirten Ramanlı, “Söz konusu kesintilerin sıklığı ve süresi, özellikle altyapı yetersizliklerini ve plansız yatırımları gözler önüne sermektedir.  Halkın temel ihtiyaçlarından biri olan bu hizmetin, tamamen kâr odaklı özel şirketlerin eline bırakılması, vatandaşın mağduriyetini derinleştirmektedir.” dedi.

“Elektrik gibi stratejik bir alanda özelleştirmenin doğru işlemesi için devletin denetim mekanizmaları etkin bir şekilde işletilmeli”

“Arızalara zamanında müdahale edilmemesi, altyapıya yeterli yatırım yapılmaması ve vatandaşlara yazılan haksız cezalar, sistemin denetimsizliğini ortaya koymaktadır.” ifadelerini kullanan Ramanlı, şöyle konuştu:

“Elektrik gibi stratejik bir alanda özelleştirmenin doğru işlemesi için devletin denetim mekanizmalarını etkin bir şekilde işletmesi, hizmet kalitesini ve fiyat istikrarını güvence altına alması şarttır. Ayrıca bölgesel eşitsizlikleri gidermeye yönelik kamu yatırımları artırılmalı, özel sektörün de sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmesi sağlanmalıdır.” (İLKHA)