Savaş bitti, hainler unutuldu: İsrail milislerini kaderine terk etti
İsrail basını, Gazze'de savaş sürecinde İsrail tarafından kurulan ve doğrudan işgalci güçlerle çalışan milislerin geleceği konusunda soykırımcı İsrail ordusu ile Şabak arasında derin bir kriz yaşandığını yazdı. Şabak bu işbirlikçi hainlerin korunmasını önerirken, ordu bu unsurların güvenlik riski taşıdığını savunarak karşı çıktı. İşgalci İsrail’in bu milisleri artık terk etmeye başladığı belirtiliyor.

İşgalci İsrail'in önde gelen gazetelerinden Israel Hayom, Gazze Şeridi'nde yürütülen soykırım savaşı sırasında İsrail işgali tarafından kurulan silahlı milislerin akıbeti konusunda İsrail ordusu ile iç istihbarat teşkilatı Şabak (Şin Bet) arasında ciddi bir güvenlik anlaşmazlığı yaşandığını ortaya çıkardı. Bu milislerin başında, doğrudan İsrail istihbaratının denetiminde faaliyet gösteren "Yaser Ebu Şebab Milisleri" geliyor.
Habere göre, tartışma, savaş sonrası bu işbirlikçi hain milis unsurların nasıl yönetileceğine dair yapılan bir güvenlik toplantısında başladı. Şabak, bu unsurların geçici olarak Gazze çevresindeki kapalı askeri kamplara taşınarak hem korunmalarını hem de güvenlik kontrolü altında tutulmalarını önerdi. Ancak İsrail ordusu bu öneriyi sert bir şekilde reddetti.
Siyonist ordu, bu kişilerin İsrailli yerleşimcilere potansiyel tehdit oluşturduğunu ve onları koruma yükümlülüğünün, yaratabilecekleri tehlikeden daha ağır basmadığını savundu. Askeri istihbarat birimi Aman, bazı milis üyelerinin Hamas’tan af sözü alarak kaçtıklarına dair istihbarat bilgileri elde ettiğini bildirdi.
İsrail Kanal 12'nin haberine göre, savaş sırasında İsrail, özellikle geri çekildiği bölgelerde dolaylı güvenlik kontrolü sağlamak amacıyla Şabak gözetiminde paralel silahlı gruplar kurdu. Bu gruplar İsrail'in standart silahlarıyla değil, Gazze’deki direniş gruplarının mühimmat depolarından ele geçirilen silahlar ve Hizbullah’ın güney Lübnan’da elinde bulunan silahlardan elde edilenlerle donatıldı. Bu sayede bu grupların birer "yerel güç" gibi görünmesi amaçlandı; aslında İsrail’in taşeronlarıydılar.
Yaser Ebu Şebab’ın liderliğindeki milis grubu, Refah’ın doğusunda konumlandı ve doğrudan işgalci İsrail güçlerinin koruması altında faaliyet gösterdi. Aynı modelde başka işbirlikçi gruplar da Gazze’nin güneyinde konuşlandırıldı.
Haaretz gazetesi ise bu grupların görevlerinin istihbarat toplamak, direnişin çekildiği alanları gözetlemek ve mültecilerle dolup taşan bölgelerde sözde güvenliği sağlamak olduğunu yazdı.
Savaşın sona yaklaşmasıyla birlikte İsrail’in bu milisleri terk etmeye başladığı görülüyor. Bu durum, İsrail'in 2000 yılında Güney Lübnan’dan çekilirken, yıllarca desteklediği Güney Lübnan Ordusu’nu ortada bırakmasına benzetiliyor. O dönemde olduğu gibi bugün de işgalci İsrail, geçici olarak kullandığı yerel işbirlikçilerini savaş sonrası dönemde kaderine terk ediyor.
Bu yaklaşım, işgalci İsrail’in uzun süredir uyguladığı sosyal ve güvenlik amaçlı istismar stratejisini gözler önüne seriyor: Yerel işbirlikçi gruplar, kısa vadeli hedefler için kullanılıyor ve görevleri bittiğinde kenara atılıyor. Gazze'deki milisler, bu stratejinin son kurbanları.