Güney Afrika’da İslam: 1.6 milyonluk direniş ve kimlik topluluğu

Güney Afrika’daki Müslüman toplumu, 1659’dan bu yana sürgün, kölelik, göç ve direnişle şekillendi. Bugün 1,6 milyon kişilik bu toplum, ülkenin sosyal, ekonomik ve kültürel dokusuna yön verirken, ırkçılık, mezhepsel gerilim ve kimlik aşınması gibi yeni sınavlarla yüzleşiyor.

Güney Afrika’da İslam: 1.6 milyonluk direniş ve kimlik topluluğu

1659 yılının soğuk bir sabahında, kimliği belirsiz bir Müslüman adam, bir Hollanda gemisiyle Ümit Burnu kıyılarına ayak bastı. O an, farkında olmadan Güney Afrika tarihinin yeni bir sayfasını açıyor, bugün 60 milyonluk ülke nüfusunun yaklaşık %3’ünü oluşturan 1,6 milyon kişilik bir Müslüman topluluğun temellerini atıyordu.

Bu toplum, sürgün, kölelik ve göçün iç içe geçtiği bir tarihten doğdu. Yüzyıllar boyunca baskıya ve ayrımcılığa direnen Güney Afrikalı Müslümanlar, bugün ülkenin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Onların hikâyesi, hem dayanışmanın hem de özgürlük mücadelesinin aynası niteliğinde.

Beş Dalgada Şekillenen İslam Varlığı

1.Dalga Sürgünler ve Köleler (1659–1800):

İslam’ın Güney Afrika’daki serüveni, 1694’te Endonezya’dan sürgün edilen Şeyh Yusuf el-Makassari ve 49 müridinin gelişiyle başladı. Cape Town yakınlarındaki Zandvliet’te ilk organize Müslüman topluluğu kurdular.

Daha sonra, 1780’de Endonezyalı âlim Tuan Guru, Robben Adası’na hapsedildi. 11 yıl sonra serbest kaldığında, ülkenin ilk camisi olan “Auwal Camii”ni kurdu ve Afrikaanca’yı Arap harfleriyle yazan “Arap-Afrikaanca” sistemini geliştirdi.

Araştırmacı Abd el-Diyan Petersen’e göre bu sistem, Afrikaanca’nın bilinen en eski yazılı biçimidir ve Müslümanların Arapça bilgisini, ezilen halkın diline kimlik kazandırmak için kullandıklarını gösterir.

2. Dalga: Hintli İşçiler ve Tüccarlar (1860–1920)

Altın ve elmas keşifleriyle birlikte, binlerce Müslüman işçi Hindistan altkıtasından Natal’a getirildi. Kimileri ağır sözleşmelerle, kimileri özgür göçmen olarak geldi.

Bu dönemde Müslüman tüccarların çağrısıyla 1893’te Güney Afrika’ya gelen genç avukat Mohandas Gandhi, burada pasif direniş felsefesini geliştirmeye başladı. Ancak araştırmacı Maureen Swan’ın “Gandhi: The South African Experience” kitabında belirttiği üzere, Gandhi’nin Afrikalılara karşı ırkçı tutumları da dikkat çekiciydi.

3. Dalga: Zengibariler

Durban’da küçük ama tartışmalı bir topluluk oluşturan Zengibarilerin kökeni, köle ticareti, gemi kazaları veya zorunlu göçe kadar uzanıyor. 1960’lardaki apartheid yasaları döneminde, Müslüman Hintli toplumun baskısıyla “diğer Asyalılar” kategorisine alınarak Müslüman mahallelerde yaşamalarına izin verildi.

4. Dalga: Afrikalıların İslam’a Girişi

Bu dalga, sayıca en büyük olmasa da bugün en etkili olanıdır. Birçok Afrikalı, apartheid döneminde İslam’ı bir direniş ideolojisi olarak benimserken, bazıları ise temizlik, dayanışma ve kadın haklarıyla ilgili öğretilerden etkilenerek bu dine yöneldi.

5. Dalga: Modern Dönemin Çeşitliliği (1994 Sonrası)

Apartheid rejiminin sona ermesinden sonra Somali, Nijerya, Senegal, Pakistan ve Bangladeş’ten yeni göç dalgaları geldi. Bu süreçte Güney Afrika, Sufilikten Selefiliğe kadar farklı İslami akımların buluştuğu çok yönlü bir merkez haline geldi.

Osmanlı Bağlantıları ve Küresel İslam Ağı

Cape Town Üniversitesi’nden Abd el-Diyan Petersen, Osmanlı belgelerinin Güney Afrika Müslümanlarının küresel İslam ağıyla bağlantılı olduğunu gösterdiğini söylüyor. Büyük dedesi Kareel Pilgrim, 1834 yılında hac görevini yerine getiren ilk Cape Müslümanıydı. Onun bu yolculuğu, Anjouan Sultanı Abdullah’la kurulan ilişkiler sayesinde mümkün oldu.

Petersen, bu belgelerin Müslüman Cape topluluğunun Osmanlılar ve Güneydoğu Asya sultanlıklarıyla bilgi ve mali alışveriş içinde olduğunu kanıtladığını belirtiyor. Aynı zamanda, bu döneme ait Malayca el yazmalarının korunmasının “acil bir kültürel zorunluluk” olduğunu vurguluyor.

Direnişten Siyasetten Dışlanmaya

1960’larda İmam Abdullah Harun, İslami direnişi mezhepsel sınırların ötesine taşıyarak apartheid karşıtı mücadelenin öncülerinden biri oldu.

123 gün süren tutukluluğun ardından 1969’da işkenceyle şehit edildi. Ancak dönemin Müslüman toplumu, onun cenazesinde bile çekimser kaldı. “Muslim News” gazetesi, “İslam için değil, siyaset için öldü” manşetiyle toplumdaki bölünmeyi gözler önüne serdi.

1994’te Nelson Mandela döneminde Müslümanların hükümetteki temsili %10’a kadar yükseldi, ancak sonraki yıllarda giderek azaldı ve 2024’te Ulusal Birlik Hükûmeti’nde neredeyse tamamen ortadan kalktı.

Demografi ve Ekonomi

Müslümanlar, Batı Cape’de nüfusun %6,6’sını, KwaZulu-Natal’da %3,2’sini ve Gauteng’de %2,8’ini oluşturuyor.

Etnik dağılım: Cape Malaylar %45, Hintliler %35, Afrikalılar %15, yeni göçmenler %5.

Yıllık ekonomik katkıları 180 milyar rand (yaklaşık %12 GSYİH). Ancak sosyal farklar belirgin: Hanover Park gibi yoksul bölgelerde işsizlik %60’ı aşarken, toplum genelinde eğitim yatırımı güçlü. Her yıl 500 milyon rand İslami eğitime ayrılıyor, 74 okulda lise mezuniyet oranı %94 ile ulusal ortalamanın üzerinde.

Kültürel ve Sanatsal Zorluklar

Ekonomik güce rağmen Güney Afrika Müslümanları, modern çağda ırkçılık, mezhep ayrılıkları ve turizmin kültürel kimliği tehdit etmesi gibi sorunlarla karşı karşıya.

Ünlü caz sanatçısı Abdullah İbrahim, Afrika ritimlerini İslami müzik anlayışıyla harmanlayarak dünya çapında tanındı. Durban ve Johannesburg’daki Qawwali (Sufi müziği) geleneği hâlâ canlı.

Mutfak kültürü de toplumun çeşitliliğini yansıtıyor: Cape Malay usulü kuru üzümlü tatlı briyani, Durban’ın baharatlı Hint briyanisi ve Gauteng’deki Pakistan, Somali ve Nijerya restoranları bu mozaiği oluşturuyor.

Küresel Bağlar ve Yenilenen Kimlik

Bugün Güney Afrikalı Müslümanlar, İslam dünyasıyla aktif ilişkilerini sürdürüyor. Körfez ülkeleri cami onarımlarına destek veriyor, hac programları düzenleniyor.

Petersen, “Hiçbir zaman izole bir toplum olmadık; dünya Müslüman hareketleriyle etkileşimimiz toplumumuzu zenginleştiriyor” diyor.

1659’da Ümit Burnu’na adım atan o ilk Müslümandan, bugün 1,6 milyonluk çok renkli topluma uzanan bu yolculuk, Güney Afrika’nın kendisi gibi: sürgünle başlayan, direnişle büyüyen, çeşitlilikle şekillenen ve hâlâ geleceğe umutla bakan bir hikâye.