İngiltere’de sığınmacı krizi büyüyor: 32 bin kişi otellerde kalıyor
İngiltere'de otellerde kalan sığınmacı sayısı 32.000’i aştı. Hükümet, başvuruları hızla işleyerek otellere olan bağımlılığı azaltmaya çalışıyor. Ancak son mahkeme kararları ve yerel yönetimlerin tepkileri, barınma politikasını hukuki ve toplumsal baskı altına soktu. İçişleri Bakanlığı, sınır dışı işlemleri artırıp maliyetleri düşürürken, kalıcı ve insan haklarına uygun çözümler bulunması yönünde çağrılar sürüyor.

İngiltere İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre, Haziran ayı sonu itibarıyla otellerde kalan sığınmacı sayısı 32.059’a yükseldi. Bu sayı geçen yıla kıyasla %8’lik bir artışı temsil ederken, hükümet aynı dönemde 71.000 bekleyen iltica başvurusunu işlemeye aldı.
Söz konusu artış, Essex bölgesindeki bir otelden 100'den fazla sığınmacının çıkarılmasına yönelik mahkeme kararının ardından yaşanan hukuki gerilimlerin ortasında gerçekleşti. Ülke genelinde bazı yerel yönetimler de kendi bölgelerindeki sığınmacı otellerinin kapatılması için dava açmayı planlıyor. Bu durum, hükümeti hem yasal yükümlülüklerini yerine getirme hem de alternatif barınma çözümleri sunma konusunda ikilemde bırakıyor.
Arka Plan ve Politika Değişiklikleri
Birleşik Krallık, son yıllarda artan küresel çatışmalar ve krizler nedeniyle sığınmacı akınıyla karşı karşıya. Hükümet, başvurular incelenene kadar sığınmacıların barınması için oteller ve eski askeri üsler gibi geçici konaklama çözümleri kullandı. Eylül 2023’te otellerde barınan sığınmacı sayısı 56.042 ile zirveye ulaşmıştı. Bu sayı daha sonra başvuruların hızla işlenmesiyle azalmaya başladı.
İçişleri Bakanı Yvette Cooper, son bir yılda başarısız iltica başvurularına yönelik sınır dışı işlemlerinin %30’dan fazla artırıldığını, barınma maliyetlerinin %11 oranında düşürüldüğünü ve bekleyen başvuru sayısının %18 azaltıldığını açıkladı. Ayrıca, hükümetin başarısız olarak tanımladığı itiraz sisteminde de reform yapılması planlanıyor.
Ancak, bu adımlara rağmen yerel yönetimlerin ve sivil toplumun otellerin uzun süreli konaklama için uygun olmadığını belirterek baskılarını artırması, hükümeti sürdürülebilir çözümler üretmeye zorluyor.