İngiltere’de “Ulusal Güvenlik” gölgesinde polis devleti tartışması
Yazar Juveriah Alam, İngiltere’de İşçi Partisi hükümetinin “güvenlik” söylemleriyle özgürlükleri kısıtlayan yasaları sürdürdüğünü, toplumda bilinçli bir kutuplaşma yaratarak otoriter gözetim düzeni inşa ettiğini savunuyor.
İngiltere’de “kamu güvenliği” ve “ulusal güvenlik” söylemleri arkasında, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan yasalarla ülkenin bir gözetim devletine dönüştüğü eleştirileri yükseliyor.
Geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanı Şabana Mahmud, Müslümanları korumak amacıyla “ibadethanelerde güvenliği artırmak” için 10 milyon sterlinlik ek fon ayrılacağını açıkladı. Ancak bu karar, artan İslam karşıtı söylemlerle sarsılan ülkede sağ kesimin sert tepkisini çekti.
MCB: “Hükümet sorunun kökünü görmezden geliyor”
İngiltere Müslüman Konseyi (MCB) kararı memnuniyetle karşılasa da, hükümetin İslamofobinin temel nedenlerine karşı yeterli adım atmadığını vurguladı. MCB, X (eski Twitter) platformunda yaptığı paylaşımda, “Hükümet nefretin nedenlerini görmek istemiyor” dedi.
Sosyal medyada ise İslam karşıtlığı giderek artıyor. X platformunun sahibi Elon Musk’ın beyaz milliyetçiliğine göz kırptığı, Müslümanları hedef alan paylaşımları teşvik ettiği ve algoritmayı bu yönde manipüle ettiği iddia ediliyor. Buna rağmen, İşçi Partisi kabinesinden hiçbir kınama gelmedi.
“Müslüman oyunu kaybetti, şimdi göstermelik adımlar atıyor”
Yazar Alam’a göre Başbakan Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi, Gazze’deki katliama verdiği destek nedeniyle Müslüman seçmenin desteğini kaybetti. Hükümetin bu 10 milyon sterlinlik fonu ise “böl ve yönet” stratejisinin bir parçası.
Alam, “Bu karar sağ kesimi kışkırtmak için atılmış bir adım. Hükümet, toplumdaki öfkeyi yeniden sokağa taşımayı ve bu sayede daha baskıcı yasaları meşrulaştırmayı amaçlıyor” diyor.
Aynı gün Başbakan Starmer’ın dijital kimlik kartlarını destekleyen üç paylaşım yapması da dikkat çekti. Alam’a göre bu, “otoriter bir gözetim düzeninin” inşa edildiğinin göstergesi.
“Kamu düzeni” yasalarıyla özgürlüklerin daralması
2022 tarihli Polis, Suç, Yargılama ve Mahkemeler Yasası ile 2023 tarihli Kamu Düzeni Yasası, protestoları bastırmak için kullanılıyor. 2025’te yalnızca “gürültü” veya “rahatsızlık” gerekçesiyle binden fazla kişi gözaltına alındı. Bu yasalar en çok Filistin yanlısı ve çevreci eylemleri hedef alıyor.
Buna karşın, hükümetin 2025 tarihli yeni “Suç ve Polislik Yasası” taslağı, yüz tanıma teknolojisinin yaygınlaştırılmasını ve “saygı emirleri” adıyla yeni cezalar getirilmesini öngörüyor. Eleştirmenlere göre bu, günlük ifadelerin bile “toplum karşıtı davranış” sayılarak suç haline getirilmesine yol açabilir.
“Toplumu bilinçli olarak kutuplaştırıyorlar”
Alam, hükümetin “solu aşırıcılıkla, sağı ise ırkçılıkla” yaftalayarak toplumda yapay bir bölünme yarattığını, bunun da yeni gözetim yasalarını meşrulaştırmaya hizmet ettiğini savunuyor.
Yazara göre, dijital kimlikler, yeni doğanların DNA kayıtları ve çevrimiçi içerik kısıtlamaları, “kamu güvenliği” bahanesiyle özgürlükleri aşındırıyor.
Alam, Müslümanların 10 milyon sterlinlik fonu reddetmesi gerektiğini ve “gerçek düşmanın beyaz işçi sınıfı değil, toplumları birbirine düşüren elitler” olduğunu söylüyor.
Son olarak, “Belki bu bölünmeler onarılamaz ama birbirimizle konuşmayı denemek bile bir başlangıç olabilir” diyerek yazısını bitiriyor.



