Hollandalı Samantha’nın İslam’a yolculuğu: “Kalbimdeki boşluğu iman doldurdu”

Hollandalı Samantha, genç yaşta araştırarak İslam’ı kabul ettiğini ve bu sayede iç huzura kavuştuğunu anlattı. Başta kızının kararına tepki gösteren annesi ise zamanla onu mutlu görünce kabullenmeyi öğrendi

Hollandalı Samantha’nın İslam’a yolculuğu:  “Kalbimdeki boşluğu iman doldurdu”

Küçükken İslam hakkında hiçbir bilgim yoktu. Araştırma yapma fırsatım da olmamıştı. Babam ve onun tarafındaki aile, İslam’a karşı olumsuz bir bakış açısına sahipti. Onlar genellikle medyada gördükleri şeylere inanırlardı. Ben de doğal olarak aynı fikirleri benimsedim.

Ama aslında İslam’la ilk temasım sadece medyayla olmadı. Hafta sonlarını babamla geçirirdim çünkü annemle babam boşanmıştı. O zamanlar komşularımız Somali’den gelen bir mülteci aileydi. Müslümandılar ve kendi yaşam biçimlerine sahiptiler. Küçük olmama rağmen onların hayatını çok özel buluyordum. Hatta o yaşta bile “Medyada Müslümanlar hakkında söylenenler ile burada gördüklerim birbirine hiç benzemiyor” diye düşünüyordum.

Zaman geçtikçe kendi dinim olan Hristiyanlığı sorgulamaya başladım. Bazı şeyler bana mantıklı gelmiyordu. Mesela İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğuna inanmakta zorlanıyordum. Her zaman bir Tanrı olduğuna inanmıştım ama Hristiyanların bu inancı yaşama biçimi beni tatmin etmiyordu.

Liseye geçtiğimde Müslüman arkadaşlarım oldu. Onlarla konuşmaya başladım, sorular sordum. Sonra kütüphaneye gittim, internette araştırmalar yaptım, videolar izledim. Böylece İslam’a olan ilgim her geçen gün arttı.

Bir süre sonra artık temel prensipleri anladığımı ve Müslüman olmanın ne demek olduğunu bildiğimi hissettim. O zamanlar meslek yüksekokulundaydım. Bir gün YouTube’da Müslüman olan bir Hollandalı adamın videosunu izledim. Ertesi gün okulda o adamla karşılaştım! Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim. Onunla sohbet ettim, İslam’ı araştırdığımı anlattım.

Bir gün bana dönüp sordu: “Allah’a inanıyor musun? Onun Elçisi Muhammed’e (s.a.v.) inanıyor musun?” O anda kendi kendime “Evet, inanıyorum. Öyleyse neden hâlâ Müslüman olmuyorum?” diye sordum. Eve gidip aileme söyledim. Artık o adımı atma zamanının geldiğini hissettim.

Ailem aslında bu değişimi fark etmişti. Çünkü bir buçuk yıldır domuz eti yemiyordum. Hatta Ramazan’da birkaç gün oruç bile tutmuştum. Yani onların gözünde bu, beklenen bir karardı.

Müslüman olduğumu söylediğimde çok büyük bir tepki vermediler. “Eğer bu seni mutlu edecekse, destekleriz,” dediler. Ama başörtüsü konusuna geldiklerinde işler biraz değişti. O zaman hemen takmamıştım ama düşünüyordum. Onlar için başörtüsü, inancın en görünür sembolüydü. Namaz veya oruç onları rahatsız etmedi ama başörtüsü farklıydı.

Şimdi başörtüsü takıyorum ve çok huzurluyum. Babam hâlâ biraz zorlanıyor, ama artık kabullenmiş durumda. Yine de beni başörtüsüz görmeyi tercih ederdi. Annem ise tamamen alıştı. Hatta bazen hangi rengi daha çok beğendiğini bile söylüyor.

İslam’a girmeden önce hayatımda bir boşluk vardı. Eğlenceli bir sosyal hayatım vardı, ama bazen içimde derin bir karanlık hissediyordum. Kendime “Bu dünyada neden varım?” diye sorardım. Kalbimde doldurulamayan bir boşluk vardı. Hristiyanlıktayken Tanrı’ya inanıyordum ama cevaplar bulamıyordum.

Müslüman olduğum gün, kalbimde tarif edemediğim bir huzur hissettim. Sanki her şey yerli yerine oturdu. O an içimde bir bütünlük oluştu.

Tabii zorlandığım zamanlar da oldu. Özellikle ailemle bazı konuşmalar kolay değildi. Onların beni anlamakta zorlanması, benden gurur duymadıklarını düşünmem bazen acı vericiydi. Ama ben hep açık olmaya çalıştım. Konuştukça, paylaştıkça her şey düzeldi.

İslam’da beni en çok etkileyen şeylerden biri de “kız kardeşlik.” Müslüman olduğum anda birçok kadın bana kucak açtı. Sanki yıllardır tanıdıkları biriymişim gibi davrandılar. Gecenin bir vakti bile arasan, yardım etmeye hazır olurlar. Bu sıcaklık, bu dayanışma beni çok etkiledi.

Bugün geriye dönüp baktığımda şunu açıkça söyleyebilirim: Müslüman olmadan önce kalbimde büyük bir boşluk vardı. Şimdi o boşluk imanla doldu. Hayatımda ilk kez gerçekten huzurluyum.