Savaşlara trilyonlar, yoksullara kırıntılar: Küresel eşitsizlik alarm veriyor

Dünya, savaşlara yoksullukla mücadeleden 13 kat fazla kaynak ayırırken, aşırı yoksulluk derinleşiyor. Küresel servet az sayıda elde toplanıyor, milyarder sayısı rekor kırıyor ve eşitsizlik sürdürülebilirlik için ciddi bir tehdit haline geliyor.

Savaşlara trilyonlar, yoksullara kırıntılar: Küresel eşitsizlik alarm veriyor

Dünyada aşırı yoksulluk içinde yaşayanların sayısı yaklaşık 830 milyona yükselirken, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, yeni yıl dolayısıyla yaptığı konuşmada dünya liderlerine savaşlar yerine yoksullukla mücadeleye yatırım yapma çağrısında bulundu.

Guterres, “Daha güvenli bir dünya yaratmak için önce yoksullukla mücadeleye, savaşlara harcadığımızdan daha fazla yatırım yapmalıyız. Barış hâkim olmalı. Uluslararası toplumun yaşam kalitesini yükseltmek, gezegenimizin sorunlarını çözmek ve barışçıl, adil bir gelecek sağlamak için gerekli kaynaklara sahip olduğu açık. 2026’da tüm dünya liderlerini bunu ciddiye almaya davet ediyorum. Acıların yayılmasını değil, insanı ve gezegeni seçelim.” dedi.

Savaş harcamaları ile yoksulluk arasındaki ürkütücü çelişki

Dünyanın “kaos, belirsizlik, bölünme, şiddet ve iklim felaketiyle” çevrili olduğunu belirten Guterres, yeni yıl arifesinde insanlığın bir yol ayrımında bulunduğunu söyledi. Küresel askeri harcamaların yaklaşık yüzde 10 artarak 2,7 trilyon dolara çıktığına dikkati çeken Guterres, bu rakamın toplam kalkınma yardımlarının 13 katına, Afrika kıtasının toplam gayrisafi yurt içi hasılasına ise denk geldiğini vurguladı. Tüm bunların, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmemiş ölçekte çatışmaların yaşandığı bir dönemde gerçekleştiğini ifade eden Guterres, “Bu yeni yılda önceliklerimizi doğru belirlemeye karar verelim.” çağrısında bulundu.

Orta Doğu’da 43 milyon kişi aşırı yoksulluk içinde

Dünya Bankası Grubu, savaşlar, borç yükü ve iklim krizinin birleşerek küresel yoksullukla mücadelede ilerlemeyi durma noktasına getirdiğini açıkladı. Mevcut eğilimlerin sürmesi halinde, günde 2,15 doların altında gelirle yaşayan yüz milyonlarca insanın aşırı yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasının 30 yılı aşkın süreceği belirtiliyor. Bu grubun yaklaşık 43 milyonunun Orta Doğu’da yaşadığı ifade ediliyor.

Son yıllarda yaşanan gerilemeler nedeniyle, BM’nin 2030’a kadar aşırı yoksulluğu sona erdirme hedefinin ulaşılmaz hale geldiği vurgulanıyor. Yavaşlayan ekonomik büyüme, yüksek borçlar, çatışmalar, kırılganlık, iklim şokları ve yolsuzluk bu tablonun başlıca nedenleri arasında gösteriliyor.

Dünyada hâlen yaklaşık 3,5 milyar insanın günde 6,85 doların altında bir gelirle yaşadığı, bu oranın 1990’dan bu yana neredeyse hiç değişmediği belirtilirken; küresel ekonomi “milyarderler çağından trilyonerler çağına” geçiş yapmış durumda. Uzmanlara göre bu derin sınıfsal uçurum artık yalnızca ahlaki bir sorun değil, aynı zamanda büyüme, istikrar ve toplumsal uyum için somut bir tehdit.

Milyarder sayısında rekor artış

UBS Bankası’nın 2025 Küresel Servet Raporu’na göre, teknoloji sektöründeki büyük kazançlar ve kripto paraların yeniden yükselişi, dünya genelindeki milyarder sayısını tarihi bir zirveye taşıdı. Rapora göre dünyada 2 bin 900 milyarder bulunuyor. Bu sayı 2024’te yaklaşık 2 bin 700’dü.

Milyarderlerin toplam serveti 15,8 trilyon dolara ulaşırken, bu tutar yalnızca 12 ayda yaklaşık 2 trilyon dolar arttı. Geçen yıl 287 yeni milyarder ortaya çıktı; bu, UBS’in 2015’ten bu yana tuttuğu kayıtlardaki en yüksek ikinci yıllık artış oldu. UBS ABD Ultra Yüksek Net Değerli Varlıklar Başkanı John Matthews, “Bu ivme girişimcilikten, piyasalardan ve artık mirastan geliyor.” dedi.

Rapora göre, teknoloji ve yapay zekâ alanındaki yükseliş bu patlamada önemli rol oynadı. Ayrıca 2025’te 91 kişi, miras yoluyla milyarderler kulübüne katıldı. Bu, tek bir yıldaki en büyük servet transferi olarak kayda geçti.

Küresel servet uçurumu derinleşiyor

CEOWORLD Magazine’in son eşitsizlik analizine göre, mevcut eğilimler sürerse önümüzdeki on yıl içinde dünyada en az beş trilyoner ortaya çıkacak. Bugün küresel servetin yaklaşık yüzde 45’inin nüfusun en zengin yüzde 1’inin elinde olduğu tahmin ediliyor.

The Guardian’ın verilerine göre, dünya nüfusunun 60 binden az bir bölümü, insanlığın en yoksul yarısının toplam servetinin üç katından fazlasını kontrol ediyor. En zengin yüzde 0,001’in küresel servetten aldığı pay 1995’te yüzde 4 civarındayken, 2025 itibarıyla yüzde 6’nın üzerine çıktı. Milyarderlerin serveti 1990’lardan bu yana yılda ortalama yüzde 8 büyürken, bu oran dünyanın en yoksul yarısının gelir artış hızının iki katına denk geliyor.

Fransız ekonomist Thomas Piketty, eşitsizliğin 2025 itibarıyla “acil müdahale gerektiren seviyelere” ulaştığını belirterek, bunun yalnızca adalet meselesi değil, ekonomilerin, demokrasilerin ve gezegenin sürdürülebilirliği için de zorunlu olduğunu vurguladı.

“Bu servet yoksulluğu 22 kez bitirmeye yeter”

Oxfam’ın raporuna göre, dünyanın en zengin yüzde 1’inin serveti 2015’ten bu yana 33,9 trilyon dolar arttı. Washington Post’un aktardığına göre bu servet, küresel yoksulluğu tam 22 kez ortadan kaldırmaya yetecek büyüklükte. Oxfam, bu nedenle zenginlerden daha fazla vergi alınması çağrısını yineledi. Kuruluşun CEO’su Jim Clarken, çatışma bölgelerinde geçirdiği yıllar boyunca “insanların bilinçli olarak aç bırakıldığına” tanık olduğunu söyledi.

Ekonomik ayrışma ve görünmez duvarlar

London School of Economics tarafından yapılan bir araştırma, gelir eşitsizliğinin her zaman kitlesel öfkeye dönüşmemesinin nedenlerinden birinin, farklı gelir gruplarının giderek ayrı sosyal dünyalarda yaşaması olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre zenginler ve yoksullar farklı mahallelerde yaşıyor, farklı okullara gidiyor, farklı mekânlarda tatil yapıyor ve alışveriş ediyor. Bu durum, eşitsizliğin görünürlüğünü azaltarak toplumsal tepkiyi zayıflatıyor.

“Sahte para” eleştirisi

ABD’li yatırımcı ve “Zengin Baba Yoksul Baba” kitabının yazarı Robert Kiyosaki, zengin-fakir uçurumunun büyümesini “sahte para” kavramıyla açıkladı. Kiyosaki, “Her para basıldığında ben daha da zenginleşiyorum. Zenginler zenginleşirken orta sınıf ve yoksullar daha da fakirleşiyor.” ifadelerini kullandı.

ABD’de para politikası ve eşitsizlik

ABD Merkez Bankası (Fed) yetkilileri, son yıllardaki para politikalarının ülkede ekonomik eşitsizliği artırdığını kabul ediyor. Özellikle Kovid-19 salgını döneminde uygulanan düşük faiz politikalarının, en çok varlıklı kesimlere yaradığı belirtiliyor. Kamuoyu yoklamalarına göre hayat pahalılığı, düşük gelirli Amerikalılar için en büyük endişe kaynağı olmaya devam ediyor.