BAE, İsrail ve Batılı aşırı sağ ile İslam karşıtı söylemleri besliyor

Fero Imen, BAE’nin küresel medya ve algı operasyonlarıyla İslam’ı ve Müslüman kimliğini hedef aldığını, siyonist İsrail ve Batılı aşırı sağ çevrelerle yürütülen bu stratejik kampanyanın Müslümanları kriminalize etmeyi amaçladığını savundu.

BAE, İsrail ve Batılı aşırı sağ ile İslam karşıtı söylemleri besliyor

Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE), küresel ölçekte yürüttüğü medya ve algı operasyonlarıyla İslam’ı ve Müslüman kimliğini hedef aldığı öne sürüldü. Yazar Fero Imen, BAE’nin medya kampanyalarıyla Müslümanları “tehdit” ve “suç unsuru” olarak gösterdiğini, meşru direnişi kriminalize ettiğini ve bu nedenle artık İslam ve Müslümanlar açısından stratejik bir hasım olarak değerlendirilmesi gerektiğini savundu.

“Bir palyaço saraya girince kral olmaz; saray sirk olur” sözüyle BAE’nin siyasi projesini tanımlayan Imen, Batı desteği olmadan ayakta kalamayacak petrol zengini otokratların hâlâ Müslüman dünyanın 11 Eylül sonrası şok döneminde yaşadığını sandığını ifade etti. Bu çevrelerin korkunun hâlâ Müslümanları yönettiğine, dezenformasyonun hâlâ etkili olduğuna ve parayla sessizlik satın alınabileceğine inandığını belirten Imen, bu yanılsamanın artık dağıldığını vurguladı.

“Modernlik” İmajı Altında Küresel Algı Operasyonu

BAE’nin kendisini modernlik, liberalizm ve istikrar sembolü olarak sunduğunu kaydeden Imen, gökdelenler, lüks PR çalışmaları ve uluslararası imaj projelerinin bu algıyı beslediğini, ancak bunun altında çirkin ve hesaplı bir küresel enformasyon savaşı yürütüldüğünü belirtti. Bunun sıradan bir pazarlama faaliyeti değil, İslam’ı zayıflatmayı, Müslüman kimliğini gayrimeşrulaştırmayı ve Müslüman dünyaya dair anlatıları kontrol etmeyi amaçlayan manipülatif bir strateji olduğunu ifade etti.

BAE’nin bu süreçte yalnızca bölgesel bir aktör değil, küresel ölçekte hareket eden açık bir İslam karşıtı güç gibi davrandığını savunan Imen, sosyal medya paylaşımlarından influencer kampanyalarına kadar her mesajın Müslümanları doğası gereği tehditkâr gösteren bir algı üretmek için kurgulandığını ileri sürdü.

Siyonist İsrail ve Batılı Aşırı Sağ ile İttifak İddiası

BAE’nin İsrail’le kurduğu yakın ilişkiler ve Batılı aşırı sağ çevrelerle yürüttüğü iş birliklerinin bu kampanyanın ideolojik boyutunu ortaya koyduğunu belirten Imen, bunun tesadüfi bir propaganda değil, Pentagon dönemi stratejilerinin güncel dijital manipülasyon teknikleriyle harmanlandığı silahlandırılmış bir saldırı olduğunu savundu.

Sudan ve Gazze’de yaşananların BAE’nin gerçek ajandasını açığa çıkardığını ifade eden Imen, BAE’nin Sudan’daki Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (RSF) verdiği destek ve İsrail’le kurduğu ittifakların “barış” ve “istikrar” söylemiyle meşrulaştırıldığını, buna karşın İslami dayanışma ve Filistin’e destek veren seslerin “aşırılık” ve “terör” olarak etiketlendiğini söyledi.

“Artık Kalemi Biz Tutuyoruz”

Müslümanların artık pasif, bilinçsiz ya da dağınık olmadığını vurgulayan Imen, “Uyanığız, örgütlüyüz ve izliyoruz” ifadelerini kullandı. Kimin Filistin’i, kimin sarayları seçtiğinin; kimin ümmeti, kimin dünya menfaatini tercih ettiğinin artık açıkça görüldüğünü dile getirdi.

Anlatıların artık Körfez monarşileri, Batılı düşünce kuruluşları ya da Siyonist etki altındaki medya ağlarının tekelinde olmadığını belirten Imen, daha önce sesi duyulmayanların bugün yaşananları belgelediğini, kayda geçirdiğini ve ifşa ettiğini söyledi. Tarihin uzun bir hafızası olduğunu vurgulayan Imen, ihanetin ve suç ortaklığının iz bıraktığını, parayla satın alınan meşruiyetin kalıcı olmadığını ifade etti.

BAE’nin platformları, algoritmaları ve etki ağlarını kontrol edebileceğini ancak artık yargıyı kontrol edemeyeceğini belirten Imen, “Yargı, propaganda gibi satın alınamaz” değerlendirmesinde bulundu.